Hepimiz annemizden babamızdan her ne gördüysek kendi hayatımızda da benzer şeyler yapıyoruz. Farkında mısınız? En azından uygulamalarımız bire bir benzer olmasa da, belki duygularımız, belki de doğrularımız mutlaka onlardan esintiler taşıyor. Ya da yanlışlarımız…
Ben büyürken annemi hiç boş oturur görmemiştim. Evde koşuşturduğu bir yana, ya ablamla benim için ihtiyaçlarımızı gidermek adına bir şeyler diker, ya tuhafiye-kumaş dükkanı için bir o yanı, bir bu yanı didikler, mal almaya İstanbul’a gider, ya da hiç bir şey yapmasa; kitap okur, beğendiği filmlerin video kasetlerini kiralar, vakit buldukça onları izlemenin tadını çıkartmaya uğraşırdı. Yani okuldan geldiğimizde geviş getirir halde, saç baş yapar, tırnak törpüler bulmazdık onu. Annemin hep bir işi vardı.
Şimdi kendime bakıyorum da; ben de annemin aynısı olmuşum çıkmışım. Bugün en az üç, beş ayrı kulvarda yer alan işlerimi yoluna koymak ve her bir konunun sağlıklı yürümesi için yapılması gereken işlemleri, yazışmaları yapmak, ön hazırlıkları tamamlamak, aynı zamanda da evimin ve ailemin ihtiyaçlarını karşılamak için bir saniye durmuyorum resmen. Bütün bunları layığınca yapmaya çalışıp, hepsini, kendi kendime, kendimce, yoktan var etme çabalarım çocukken edindiğim bir huy sanırım. Belki benim içimde de vardı böyle ıncık cıncık işlerle uğraşmak ama annemin yaratıcı gücüne her zaman hayran kaldığımı çok net hatırlıyorum. Değişik bir tatmin duygusu bu. Var olan sistemlere adapte olmaktansa, kendi aklıma ve beğenime göre, yeni kulvarlar açmayı daha çok seviyorum.
Anneme benzeyen bir diğer tarzım da gösteriş meraklısı olmamam. Gerçekten ferahlamaya ihtiyaç yoksa ne bir geçme, tozma, orada, burada hovardalık, ne de kendimi alışveriş yoluyla şımartma becerisi yok bende açıkçası. İyi bir tüketici değilim yani. Üreticiyim ben.
Elbette büyürken kendime örnek aldığım kişi annem. Ama beni çok etkilemiş başka kadınlar da oldu. Anneannem çok cimriydi ve süper pazarlık yapardı mesela. Bende cimrilik az biraz bulaşmış durumda ama hala iyi pazarlık yapamam. Belki de bu yüzden pazara gitmeyi de sevmiyorum. Birbirinin aynısı onca ürün, hepsi tezgahında emek harcayan, malını satmak için uğraşan onlarca adam… Birinden alsam, yandaki tezgahtan almadım diye utanırım hep. Başım önümde aceleyle seyirtip, pazar tünellerinden bir an önce çıkmanın peşine düşerim. Alacağımı da alamam. Pazarlık da yapamam. Bana göre değil yani.
Velhasıl, bunlar şimdi aklıma gelen birkaç örnek. Ama istisnalar yok mudur? Vardır elbet. Kendi annesine benzememiş bir yığın arkadaşım da var. Eminim ki onlar da annelerinin huylarını kendi süzgeçlerinden geçirdikten sonra, tercihlerini ona benzememekten yana kullanmışlardır. Çocukluğumuzda bir ara bu tercihi mutlaka yapıyoruz bana kalırsa. Belki farkındalıkla, belki de farkında olmadan. Eğer konular çok elzem nitelikte değilse, farkında olmadan ortaya koyuyoruz kararımızı, eğer siyala beyaz kadar ayrı düştüğümüz önemli bir konu haline dönüşmüşse, burada bilinçli bir tercih uyguluyoruz.
[highlight]Sonuçta armut dibine düşüyor. Acaba benim oğlan benim bu tarzımdan nasıl etkileniyor? Umarım ömrüm olur görürüm.[/highlight]