Güzelliğin on para etmez! Bendeki aşk olmasa…

By Seda

aşk, sevgi

Aşık Veysel ne de güzel söylemiş. Oysa biz kadınlar güzelleşmek uğruna ne işlere girişiyoruz! Üstelik ne yaparsak yapalım hep bir eksik var diye düşünüyoruz. Oysa ki; biz de, asıl güzellik içimizde demiyor muyuz? O halde bir noktada buluşmalı ve birbiriyle barışmalı bu ikilem.

Nasıl mı? Örneğin fazla kilolarımız karşı cinsi genellikle iten bir sorun! Bu gerçek, elbette kendimizi de üzer ve güzel görünmek için kilo vermeye çabalarız. Bir diyet programından diğerine geçeriz, yağlarımızı aldırmak için hayaller dahi kurarız. Kimilerimiz gerçekleştirir de…

Güzel güzel sonuçlar alırız. Güzelleşiriz! Sonra bir bakarız yeniden kilo almışız! Neden mi? Çünkü kilo vermeyi bir başkasına güzel görünmek için tercih ettik. Kendimiz, “Artık ben bu soruna kesin çözüm bulacağım.” dediğimiz noktada, orta yolu bulmuş, sağlıklı beslenmeyi bir yaşam amacı edinmiş ve kiloların geri gelmesi kabusu çığırından çıkmadan önce müdahale etmiş olacağız.

Yediklerimiz kadar, giydiklerimiz de güzel görünmemizi sağlar. Günbegün, gardolabımızda her renk ve modelden cicilerimiz yerini alır. Kimilerini ne kadar büyük bir beğeniyle aldık ama sadece bir iki defa giydik! Sonradan hoşumuza gitmedi. Neden? Çünkü kendimize en yakışanı seçemedik belki de. Moda olanı giydik biz! Oysa ki göbekliyiz; ne işi olur düşük bel pantalonun bizle! Şöyle yüksek bel tercih etsek, ufak bir hileyle kusurlarımızı bir nebze de olsa örtsek? Daha şık olmaz mı?

Kabul etmek, sorunu çözmenin büyük kısmıdır. Savaştıkça; daima yüzde elli kaybetme olasılığımız vardır. Kabul etmek, “Neden?” demektense “Nasıl?” diyebilmektir. Bunu başardığımız noktada, biz tüm güzelliğimizi ortaya çıkarmış olacağız. Yani “Neden güzel değilim ben!” diye üzülüp durmaktansa, “Güzelliğimi nasıl daha da ortaya çıkartabilirim?” demeliyiz. Elbette önce isteyeceğiz, sonra çabalayacağız, sonra uygulayacağız ve sonucunda mutlaka ektiklerimizi biçeceğiz. Karşı cins bu başarımızdan nasiplenir, nasiplenemez! Bu kendi kaybı ya da kazancı!

“Ben güzelim!” işte işin sırrı bu gerçeği könce kendimizin idrak edebilmesi. Kuru kuru söylenen bu sözün bir anlamı yoktur elbette. Yukarıda bahsettiğim iki temel noktada, kendimize karşı aldığımız tavırların meyvelerini yediğimiz noktada, güzel olduğumuzu gerçekten hissettiğimizde inanın artık eşimizin düşüncelerinin de pek bir önemi kalmıyor aslında. Öyle bir noktaya gelmiş oluyoruz ki; “Hayatım çok güzelsin.” lafının karşısında eskiden “Gerçekten mi? Çok teşekkür ederim.” demek yerine “Biliyorum. Çok teşekkür ederim.” diyoruz.

“Aşk gittiğinde, hiçbir şeyin önemi kalmaz.” diyebilirsiniz, ama işte bu kendine güvenli ve esaslı tavır karşısında, hangi aşk tükenip gidebilir ki? Bana kalırsa aşkı ayakta tutan en büyük şey, bir tutam kaybetme korkusudur. Kaybetmekten çekinilen her şeye karşı, aşk beslenir. Ayakta kalır. Eriyip gitmez, solmaz. Unutmayın; bir kere aşık olunan güzelliğe, hep aşık olunabilir. Yeter ki; önce biz kendimize olan aşkımızı sağlam ve sürekli tutalım.

About the author

Seda düşünmeyi, üretmeyi ve paylaşmayı sever. Mutlu olmak için çalışır. Hayatı ve kendini sorgular. “Neden?”ler kadar, “Nasıl”lar peşindedir. “An”ları yakalamak ve yaşamak gerektiğine inanır.

{"email":"Email address invalid","url":"Website address invalid","required":"Required field missing"}