Mutsuzluk Paylaşılmaz

By Seda

hayat, hayatın yüzü, mutluluk, mutsuzluk, sevgi

mutluluk

Hiç düşündünüz mü? Mutsuzluk paylaşılmaz.  Mutluluk paylaşılır da, mutsuzluk tıkılır kalır içinizde. Mutluluk paylaşıldıkça çoğalır da, mutsuzluk durduğu yerde dağ gibi dimdik ve pervasızdır. Sen kovalarsın, o hacı yatmaz misali döner gelir tepene. Yalnızlığın kardeşi midir ne!

Epeydir mutluluk sanatını işliyorum hem hayatımda, hem de yazdıklarımda.  “Umutlu olalım”, “Güçlü olalım” diyorum. Diyorum da; demir bile yorulur be arkadaş! En sinirime dokunanı da, hep beklemediğim anlarda gösteriyor mutsuzluk o bed yüzünü bana. Anya, Konya misali. Mutluluğa dair ne zaman bir yol keşfetsem, kendimi enteresan noktalara varmışken görüyorum. Hani sanatsal yaratıcılığı yüksek biri olsam, bir film çeksem mesela, kesin kabusla benzeştirirdim bu hali. Çiçek tarlalarında, yemyeşil ovalarda uzanmış yaşamanın keyfini çıkartırken, yanımdaki birden canavara dönüşüp benim kalbimi yerinden çıkartmaya çabalar ya da sımsıkı sarılıp ona, rahat bir nefes aldığımda, birden gene o canavara dönüşerek, beni kendinden uzağa iter ve cani gülüşüyle dalga geçmeye başlar.kadın

Gece gece kaptırdım kendimi yine. Ama hayatın bütün yüzlerini yavaş yavaş görüyorum. Gördüklerimden hoşlanmıyorum. “Deve kuşu gibiyim ben.” derdim hep.  “Mutsuzluk ve acı gördüğümde kafamı gömerim.” Gömerdim de. Kıçım dışarıda kalmış, ne büyük sorun! Göz görmeyince gönül katlanıyor elbet. Deprem bölgelerine yardıma o yüzden gidemedim ben. Annem kanserden ölürken, o yüzden doktorlarla konuşmaları ve hastahane işlerini ablamın yürütmesine memnuniyetle destek verdim.

depresyon2 Üzerlerini mi örtmüştüm acılarımın? Yoksa büyümek mi bu? Tam olarak şu anda yorumlayamıyorum ama sanırım bir şeyleri yanlış yapmışım. “Acımadı ki” diyerek ayakta kalmak, “Yapabilirim” diyerek oradan oraya koşturup, fayda üretmeye çalışmak, dostlarıma ve sevdiklerime merhem olmaya çabalamak, yaşadığım yoksunlukları ortadan kaldırmadı elbette. Yazmak, resmetmek, deniz kenarlarında saatlerce tek başına ağaç dallarını tırnaklarınla yontmak, örgülerin ilmeklerinde saatler harcamak tabii ki bir nebze rahatlattı beni. Bulutları izlemek, dalga seslerini gün doğumlarında dinlemek, güneşi batarken öpücüklerle uğurlamak, çiçeklerimin yeni açanlarını sabahları seyretmek… Hepsi hayatı kutlamak adınaydı belki de. Hayatta olduğum ve o anlara sahip olduğum için şükretmekti.sahilde kadın

Son dönemde epeyce bir şişirdim dostlarımın kafasını. Dinlediler, ellerinden geldiğince farklı açılardan görebilmem için, yoluma çok güzel ışık tuttular. Hepsine minnettarım. Ama ne yazık ki bunlar sadece aktarımdan ibaret. Dostlar ve ailen dahi, mutsuzluğunu paylaşamazlar. Kimse bir başkasının mutsuzluğunu paylaşamaz çünkü; mutsuzluk insanın içinden geliyordur ve çoğunlukla net bir tarifi yoktur. O gün gündemdeki olumsuzluğun her ne ise, ona uyumlu bir format almıştır sadece.  Asıl şablon belki detaylarda kaybolup gider, belki de koca bir ormanın ta kendisidir. Bilinmez. Sana düşen sadece yaşamaktır.

mumBir gün mutsuzluğunun asıl temeline ulaştığında, önünde iki alternatif olacaktır. Ya bu nihayet keşfettiğin temel, senin  onca emeğini çorap söküğü gibi alır götürür ya da şansın varsa eğer, bir mum alevinin kendiliğinden sönmesi kadar doğal bir şekilde mutsuzluğun yok oluverir. Her iki noktada da kontrol ne kadar kendimizde? Bence hiç.

Dolayısıyla bütün bu söylediklerimin ışığında, kendimle çeliştiğimi açık yüreklilikle beyan ederim. Eğer güçlü kadın olmak demek, hayatındaki  kontrolü ele almış olmak demekse ve eğer mutsuzluğu giderebilme konusunda hiçbir kontrolün yoksa, ne anladım ben bu güçten? Verin misketlerimi geri. Oynamıyorum ben.

 

About the author

Seda düşünmeyi, üretmeyi ve paylaşmayı sever. Mutlu olmak için çalışır. Hayatı ve kendini sorgular. “Neden?”ler kadar, “Nasıl”lar peşindedir. “An”ları yakalamak ve yaşamak gerektiğine inanır.

{"email":"Email address invalid","url":"Website address invalid","required":"Required field missing"}