Sarıl. Neden mi? Sarılmak insana iyi gelir. North Carolina Üniversitesi’nde yapılan araştırmada, stres altındayken salgılanan kortizol hormonunun en az 20 saniye süren bir sarılmadan sonra, deneklerde, özellikle de kadınlarda, düştüğü keşfedilmiş. Aynı araştırmanın sonuçlarına göre, sarılmak “oksitosin” adlı bağ kurma ve sarılma hormonu olarak da bilinen hormonu üretmemizi sağlıyormuş. Böylelikle “sevgi” ve “önemseme” duygularını harekete geçiriyormuş. Bazı çalışmalara göre sarılmak, kan basıncını da düşürüyormuş. Süper! Artık sakinleştiricilere tonlarca para harcamaya gerek yok yani. Sarılabileceğimiz bir, iki kişi olsa yeter!
Japonya’da başlatılan bir uygulamadan belki haberiniz vardır. Herhalde Japon bilim adamları sarılmanın önemini çok önceden keşfetmiş ki; bugün hizmet piyasasında kendisine iyi bir yer edinmiş olan “sarılma evleri” ile mesele ticari bir ürüne dönüşmüş. Maksat iş yorgunluğunu atmak. Allah’tan Türkiye’de işsizlik o kadar çok ki; böyle bir uygulamanın eksikliğini çekmiyoruz. Sarılma evlerinde aşk yok. Seks yok. Duygusal bağlılık yok. Sarılma evlerinde parayı veren, gidip kime istiyorsa sarılıyor. Dost edineceğim, iyi bir sevgili edineceğim, kocayı adam edeceğim diye tasalanmaya gerek yok. ‘Parayı veren düdüğü çalar’ hesabı yine bu konuda da tutuyor. Sarılma yastıkları dahi var, misler gibi de kullanıyorlar. Parası varsa, sarılacak adam da çok elin Japon’una.
Türkiye’de ise anca bazı terapi uygulamalarında yer alıyor kucaklaşma. Kişisel mesafeyi ve katı sınırları ortadan kaldırmak adına bence oldukça faydalı bir egzersiz. İçinden geliyormuş, gelmiyormuş… Sıkıya geldi mi sarılacaksın arkadaş! İyi hissettiğini de böylece göreceksin. Sarılma evi gibi bir uygulamayı Türkiye’de gerçekleştirmek bana kalırsa neredeyse imkansız. Sebebini söylemeye gerek yok herhalde. Bir belediye otobüsüne dahi binince, vaziyetin vahametini anlamak mümkün. Salt sarılmak için sarılabilmek acaba bilimsel bir medeniyet ölçüsü olabilir mi? Siz ne dersiniz?
Sarılmanın ya da kucaklaşmanın sosyal bir varlık olan insan üzerindeki etkileri uzun yıllardır araştırmalarca ele alınmış durumda. Sağlıklı bir bireyin günde kaç kere kucaklaşması gerektiğini dahi hesaplamışlar. 4 ila 8 kez sarılın! Acaba maymunları mı denek olarak kullandılar. Onlar sık sık sarılır. İşin esprisi bir yana, kültür farklılıkları toplumların sağlığını da etkiliyor mutlaka. Soğuk millet İngilizler acaba ne kadar sarılıyor? İtalyanların yakın aile ilişkileri ve sıcak kanlılığı bilinen bir gerçek. Onlar da sık sık kucaklaşır. En azından İtalyan Mafya filmlerinde böyle. Gidip görmek bir türlü kısmet olmadı şu İtalya’yı. Acaba İtalyanlar günde kaç kere sarılıyor, gidip ilk elden sorardım kendilerine.
Sosyal hayatımızdaki bu dokunma ve samimi bir sarılmanın eksikliği sağlığımızı da etkiliyor. Kendimizi bir şeyle bağlı ve ait hissetmek için fiziksel temasa ihtiyacımız var, özellikle de yalnız hissettiğimiz zamanlarda. Çocuklar gibi bizler de sevdiklerimize içtenlikle sarılabilsek keşke. Oysa biz ne yapıyoruz? Kendimizi kötü ya da üzgün hissettiğimizde, mutlu olma ihtiyacımızı gidip yemek yiyerek, içki içerek veya televizyon izleyerek geçiştirmeye çalışıyoruz. Sonra da kendimizden hayır bekliyoruz. Olur mu? Olmaz bence. Sizce?